AHMET KARA KONYA /KADINHANI

iLGiNC BiLGiLER

Home | ILGINÇ HAYAT HIKAYELERI | TAKIMIM | HOBILERIM | TAVSIYE LINKLER | ILGINC BILGILER | Tavsiye Linkler | Bilgisayar Dersleri | BANA ULASIN | Birazda Gülelim | KADINHANI TARHCE | KADINHANI MYO HAKKINDA

varsa sizinde paylaşmak istediklerininiz mail yollayın yayınlayalım.

.

İŞte Usame Bin Ladin (NEYMİŞ OKUYUN DA ŞAŞIRIN)


CIA ve ABD Usame Bin Laden'i öldürtmek istiyor.Başına konan ödül 50 milyon dolar. Usame Bin Laden ve Bin Laden ailesi 50 milyon doların on katını onları yakalamak isteyecek kişiye 'yakalamaması' için verir.
Usame Bin Laden ve ailesinin şu anda kayıtlı olarak Amerikan Bankalarında 873 milyar doları mevcut, buparanın kayıtsız paralarla birlikte MOSSAD'ın edindiği bilgiye göre, 2 trilyon dolar olduğu düşünülüyor. Bu Amerikan ekonomisi ve bütçesinin kaçta kaçıdır,biliyor musunuz? BIN LADEN AILESININ AMERIKADAKİ AKTIF PARASI TOPLAM BUTCENIN % 15.5'dir. Ladin ailesinin toplam mal varlığı ise 7 trilyon dolara, yani Amerikanekonomisinin nerdeyse yarısına yakındır.
Öyleyse soru sormaya başlayalım ve cevaplarını verelim
Soru: Usame Bin Laden kimin ortağıdır?
Yanıt: George Walker Bush.
Soru: Usame ailesi başka kimle ortaktır?
Yanıt: George Walker Bushun destekçilerinden Donald Rumsfeld
Soru: Rumsfeld başka kimle şirket hisselerini 1990lı yıllarda paylaşmıştır?
Yanıt: Saddam Hüseyin.
Soru: Sudandaki bombalama olayının yapılmasından sonra, binaların inşaatını kim almıştır?
Yanıt: Usame Bin Laden'ın kardeşi.
Soru: 11 Eylül konusunda kim suçlanmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden ?
Soru : Amerika'da tüm uçakların rotalarını saniye saniye takip eden ve bir rotada sapma olduğunda anında devreye giren özel uçuş güvenliği şirketinin
sahibi kimdir ?
Cevap : Mervin Bush.
Soru : George W. Bush'la bir akrabalığı var mıdır ?
Cevap : Sadece kardeşi olur.
Soru: 11 Eylül'de Bush'un babası eski CIA direktörü George Bush bile uçağına binemezken ve tüm uçak seferleri iptal edilmişken, kim Amerikayı terk etmeyi başarmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden'in ailesi. Toplam 140 kişi 13 Eylül 2001'de gizli kalkan uçaklarla ABD'yi terk etmişlerdir.
Soru: CIA, 2001 yazında kiminle ABD'de görüşmüş ve pazarlık yapmıştır?
Yanıt: Usame bin Laden ve bin Laden ailesinin fertleriyle. Soru: 11 Eylül'ü kimin yaptığı söylenmektedir?
Yanıt: Usame bin Laden.
Soru: Bir tiyatro mu oynanmaktadır?
Yanıt: Macbeth'in cadıları.
Soru: Usame bin Laden ve ailesinin ABD'deki aktif parası ne kadardır?
Yanıt: 2 Trilyon dolar olduğu düşünülmektedir.
Soru: Bu para bir anda çekilmeye kalkılırsa ne olur?
Yanıt: ABD ekonomisi çöker, kriz başlar, devalüasyon gerçekleşir.
Soru: CIA'in bütçesi ne kadardır?
Yanıt: Yaklaşık 30 milyar dolar
Soru: NSA'in bütçesi ne kadardır?
Yanıt: Yaklaşık 50-70 milyar dolar.
Soru: Bin Laden ailesi isterse ABD'de kaç CIA örgütü satın alabilir?
Yanıt: Tam 666 tane CIA örgütü satın alabilir.
Soru: Bir tiyatro mu oynanmaktadır?
Yanıt: Macbeth'in cadıları.
Soru: Usame bin Laden 11 Eylül olayını gerçekleştirdiyse, intikam için nereye saldırılmıştır?
Yanıt: Afganistan.
Soru: Afganistana kaç ABD askeri yollanmıştır?
Yanıt: 11 bin.
Soru: Irak'a kaç ABD askeri yollanmıştır?
Yanıt: 150-170 bin civarinda.
Soru: Afganistan kontrol altına alınıp, bin Laden yakalanmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Laden Irak'ta hayatında hiç saklanmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Peki Irak'ta Bağdatta, lokal direnişcilerin haricinde, bir direnişle karşılaşılmış mıdır?
Yanıt: Hayır.
Soru: Saddam Hüseyin'in 150 bin kişilik özel eğitimli Cumhuriyet muhafızlarına ne olmuştur?
Yanıt: Pulverize olup, toz haline gelerek, aynı ikiz kuleler gibi havaya savrulmuşlardır.
Soru: Bir tiyatro mu oynanmaktadır?
Yanıt: Macbeth'in cadıları.
Soru: Afganistandaki petrol ve doğalgaz boru hattını kimin hisselerinin en yüksek olduğu şirket almıştır?
Yanıt: George Walker Bush ve Wolfowitz.
Soru: Orada iş yapan Enron şirketinde başka kimin hissesi vardır? Yanıt: Dışişleri bakanı C. Rice?
Soru: Rice şu anda nerdedir?
Yanıt: Ortadoğu'da barış görüşmeleri yapmaktadır.
Soru: Evrensel barışı sağlamak için, bundan sonra nereye saldırılacaktır?
Yanıt: İran ve Suriye.
Soru: Daha sonra.
Yanıt: Türkiye.
Soru: Olur mu canım. Biz Amerika'nın stratejik müttefikiyiz. Yanıt: Zaten Amerika da barış ve demokrasi yaymak için bize saldıracaktır. Türkiye
ikinci derecede Serseri Devlet (Rogue State) kategorisindedir. Yakında birinci düzeyde serseri devlet kategorisine geçecektir.
Soru: Olur mu canım. Biz Amerika'nın stratejik müttefikiyiz. Yanıt: ABD, PKK'yı kurup desteklerken, ekonomimizi IMF'ye bağımlı hale getirip çökertirken,
askerlerimizin kafasına çuval geçirirken, Org. Eşref Bitlisi bir sabotaj ile yok ederken,tarımımızı-ekonomimizi-ilaç, stratejik madde ve savunma sanayimizi çökertmeye çalışırken de stratejik müttefikimizdi.
Soru: Yoksa biz ABD'nin stratejik müttefiki değil miyiz?
Yanıt: Macbeth'in cadıları!
Soru: Bir tiyatro mu oynanmaktadır?
Yanıt: Macbeth'in cadıları!

NOT:AŞAGIDAKİ AÇIKLAMAYIDA OKURSANIZ İYİ OLUR....

MACBET;İN CADILARI NEDİR DİYENLER İÇİNDE

Shakespeare'in 'iktidar' üzerine yazılmış ünlü oyunudur.
Henüz daha oyunun başında şöyle yaparlar

Savaş geri planda olanca dehşetiyle devam ederken savaş alanının kıyıcığında kazanlarını kaynatan üç cadı, savaştan sonraki duruma göre geleceği yeniden inşa etme peşindedirler. Kimlerin iktidardan gidip, yerine kimlerin iktidar koltuğuna oturacağına!

Gök gürültüleri ard, arda patlamakta, şimşeklerin buz rengi aydınlığında güç ve para adına girişilen amansız mücadelenin dehşet görüntüleri akılları dondurmaktadır.

Böylesine bir atmosferde, kaynattıkları kazana kurbağa bacağı, davul tozu, minare gölgesi atarak geleceği pişirirken, savaşı kimin kazanacağına, iktidarı kime teslim edeceklerine dair kehanetlerde bulunan üç cadı... Bu üç cadı savaşı kim kazanırsa kazansın mevcut sistemin, kurulu düzenin devam etmesi adına var güçleriyle çaba sarfetmektedirler. Bunun için öncelikle yapılması gereken şey savaşı kazanan yeni kahramanın, mevcut yerleşik sistemle çatışmaya girmemesini sağlamaktır.

 

.

Dünyanın En Zengini Bill Gates(İlginç)


Bill Gates 1 yıl içinde saniyede 250$ kazanıyor,

Diyelim ki Bill Gates bi yerlerde 1.000$ düşürdü aramak için yorulmasına bile gerek yok, çünkü 4 saniye içinde bunu otomatikman kazanmış oluyor...

Yeryüzündeki herkese 15$ borç verse yinede cebinde 5 milyon$ para kalır...

Michael Jordan ABD nin en fazla para kazanan sporcusu... ve o hiçbirşey yiyip içmese ve yıllık kazancıda 30 milyon$ olsa yinede Bill Gates kadar zengin olabilmesi için 277 yıl beklemesi gerek...

Bill Gates bir ülke olsaydı Dünyanın en zengin 37. ülkesi olurdu...

Bill Gates'in bütün parası 1$ lık banknotlara çevrilse, burdan aya kadar 14 kez gidip gelinebilecek bir yol yapılabilir...

Bill Gates şu an 40 yaşında. 35 yıl daha yaşadığını düşünelim, ölmeden önce bütün parasını bitirmiş olması için bugünden itibaren her yıl 6.78 milyon$ para harcaması gerekir...

Ve En iyisi;

Eğer her bir windows kullanıcısı bilgisayarının bozulduğunu öne sürerek her kilitlenmede Microsoft'a 1$ lık tazminat davası açsa, Bill Gates 3 yılda iflas eder...

 

SubLiminal RekLamcılık (biLinç aLtına etki etme)

--------------------------------------------------------------------------------

Tamamen subliminal

Subliminal diye bir yöntemden bahsediliyor günlerdir. Filmlerin şarkıların arasına gizli mesajlar koyuyorlarmış. Normal algılarımız o mesajı fark etmiyor ama bilinçaltlarımız lapin gibi atlıyormuş bu mesaja. Bu hadiseye subliminal deniyormuş. Beatles üyesi Paul Mc Cartney'in aslından bundan 35 sene evvel trafik kazasında öldüğünü de bu yöntemle öğrenmişler. Beatles'in bir şarkısını tersten çalmışlar, "Paul ise dead" diye bir mesaj çıkmış. (Bu tersten çalma işini de hangi manyak akıl ettiyse artık...) Mesela Led Zeppelin'in ayıla bayıla dinlediğimiz 'Stairway to Heaven'ının içinden "Yaşasın şeytanımız, biz onun için yaşıyoruz" gibi abukluklar çıkıyormuş. Buyur buradan yak! Britney Spears'ın bir şarkısının içinden bile "Ben o kadar da küçük değilim, bana her istediğini yapabilirsin" gibi gayet şehvetengiz mesajlar çıkmış. "


Hairway To Steven
Az once ulusal capta yayin yapan bir televizyonun haber bulteninde Led Zeppelin'in Stairway To Heaven sarkisinin tersten calindiginda seytana ovguler duzen subliminal mesajlar icerdigini anlatan bir haber yayinlandi. Sakin ola cocuklariniza dinletmeyin boyle seyleri diye bangirdiyordu televizyon. Bu deli sacmasini yillar once ben de duymustum ama dogal olarak gulup gecmistim. O gunden bugune gulunclugunden hicbir sey kaybetmemis bu komplo teorisi neyse ki. Fakat zaman icinde bizim gozumuzden kacan seyler olmus. Megerse bu sadece buzdaginin gorunen kismiymis. Butun rock tarihi, aslinda seytanin gizli hukumranligi altinda faaliyet gosteren satilik ruhlar tarafindan yazilmis (Burada kucuk bir dipnot dusup sadece tek bir kisinin ruhunu satmayi beceremedigini, yine de hic olmazsa bizim nezdimizde rock tarihinde guzel bir yere sahip oldugunu belirtmek isterim). Web uzerinde bu konuda derli toplu bir kaynak yine her zamanki gibi Wikipedia'da bulunabiliyor. Judas Priest (ozellikle grup uyelerinin savunmasi) ve deliberate backmasking basligi altinda Pink Floyd orneklerine bir goz atin. Bu bana yetmedi derseniz bu adreste Yoko Ono'nun Lennon'i oldurdugunu nasil itiraf ettigini (Biliyordum! Hemen tutuklayin o kadini!) ya da Pokemon'un televizyonda gosteriminin yasaklanmasinin aslinda ne kadar dogru bir karar oldugunu goreceksiniz. Konuya bilimsel yaklasanlari da gormek mumkun ama hayir "Ben dunyamizi ele gecirmeye calisan bu iblislere karsi bir nefer olmak niyetindeyim" diyorsaniz, ne diyelim, o zaman size Exorcist olmak yakisir.


AKP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, tüketiciyi bilinçaltı reklama karşı korumak amacıyla bir yasa teklifi verdi. Başoğlu’nun gündeme getirdiği reklam türü, televizyon izleyicisinin, hakkında bilgi sahibi olmadığı dahası görmediği, farketmediği bir reklam türü. Nasıl mı? Subliminal yöntemle hazırlanan bu reklamlarda, bilinçaltına gizli mesaj ve resimler gönderiliyor. Gözle görülmeyen bu mesaj ve resimler bilinçaltına ulaşıyor ve tüketici üzerinde normal bir reklamdan çok daha yüksek oranda etki bırakıyor.


SUBLİMİNAL REKLAMCILIK

Subliminal reklamcılık denen bilinçaltını hedef alan bu tür reklamlar ilk kez 1950’li yıllarda Amerika’da ortaya çıktı. James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ve kola satışlarının arttığını iddia etti. Bu deneyde film perdede oynarken, saliselik görüntüler halinde ‘patlamış mısır ye’ ve ‘Kola iç’ sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinciyle algılayamadığı halde, bilinçaltına hitap eden bu sloganlar sayesinde Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı iddia edildi. Bilinçaltı reklamları Amerika ve İngiltere gibi ülkelerde yasaklandı.

Bilinçaltı reklamları üzerine araştırmalar yapan Metin Çelik, bize bilinçaltı reklamlarında, izleyen kişinin, görmediği görüntüler, duymadığı sesler tarafında nasıl olup da yönlendirildiğini bilimsel verileriyle anlattı. Bilinçaltı reklamlarının gücünü, ürünün satışını nasıl etkilediğini örnekleriyle ortaya koydu. İnanılması zor, hadi canım dedirtecek iddialarda bulundu.

AKP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, tüketiciyi bilinçaltı reklamlara karşı korumak amacıyla bir yasa teklifi sundu. Sizin de bu konuda çalışmanız var. Nedir bilinçaltı reklamı?

Bilinçaltı dediğimiz şey, bilincin binde 999’unu oluşturuyor. Yani siz şu anda beni binde 1 seviyesinde görüyorsunuz.

Nasıl yani?

Şöyle: Gözün fovea hareketleri sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri bilinçaltına atıyor. Bu söylediklerim bilimsel verilerdir. Biz, normal şartlarda gözümüzün fovea hareketleriyle beynimizde depolanan şeylerin çok azını hatırlıyoruz. Ama mesela markete gittiğimizde 10 tane deterjan arasından 1 tanesini çekip alıyoruz. Yani gördüğümüzün ve de duyduğumuzun farkında olmadığımız şeylerin, bilinç yüzeyine çıkarak bize o malı satın aldırması söz konusu.

Yani biz görmediğimizi zannettiğimiz şeyleri aslında görüyoruz.

Evet. Mesela hemen şimdi bir test yapalım. Eviniz de kaç pencere var?

Bir saniye…. 5 pencere var.

Bu cevabı vermek için sol üst köşeye bakarak düşündünüz.

Öyle mi? Olabilir; sağa da bakabilirdim yahut önüme de.

Belki. Ama bunu siz de deneyebilirsiniz. Kime sorarsanız sorun sol üst köşeye bakarak düşünecek ve cevap verecektir.

Neden?

İnsan beyni sağ ve sol beyin olmak üzere ikiye ayrılır. Sağ beyin resimleri, grafikleri depoluyor. Sol beyin ise sayıları, formülleri isimleri vs.

O halde sağ üst köşeye bakmam gerekmez miydi?

Çapraz bir görme sistemimiz var. Sağdaki klasörü kullanmak için sola, soldakini kullanmak için sağa bakarız. Bilinçli yapılan reklamlarda bu bilgi mutlaka kullanılır. Bakın Gerçek Hayat’ın kapağı da bu şekilde.

Bu hafızada kalmayı mı kolaylaştırıyor?

Tabii ki. Aslında kimse, “bu ürünün reklamını gördüm, gidip alayım” demez. Ama ihtiyacımız olduğunda gidip bilinç altımızda saklı olan bilgilerin verdiği komutla seçim yaparız.

Reklamverenler Derneği’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de televizyon izleyicilerinin yüzde 77’si televizyonlarda çok fazla reklam yayınlandığını düşünüyor. Reklam çıktığında kanal değiştirdiklerini ya da bir ihtiyaçlarını giderdiklerini söylüyor. Bu durumda gene de reklamların etkisi çok mu yüksek?

Bir reklamdan etkilenmek için o reklamı pür dikkat seyretmeniz gerekmiyor. Bir reklamla bir kere de olsa karşılaşmış olmamız yeterlidir. Tabii ki reklam stratejisi başarılı reklamlar için geçerlidir bu. Önemli olan marka bilinci oluşturmak. Coca Cola’yı düşünün. Dünyada reklama en fazla bütçe ayıran markadır. Coca Cola, her reklamıyla markasını gündemde tutar. “Ben zaten yeterince satıyorum, reklam için bu kadar para harcamama gerek yok” diye düşünmüyor. Çünkü reklam marka için vazgeçilmezdir. Bir ürünü marka haline getiren şey reklamdır.

Bilinçaltı reklamları ne zaman ve nasıl yapılmaya başlandı?

1960’lı yıllarda Amerika’da takistoskop denilen bir cihaz sayesinde reklamcılar, bilinçaltına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğunu farkettiler.

Nedir bu cihazın özelliği?

Mesela bu aletle filmlerin içine gizli kareler, gizli mesajlar atılıyor. Biz bunları göz seviyesinde göremiyoruz.

Göremediğimiz halde etkileniyor muyuz bu görüntülerden?

Evet etkileniyoruz hem de gözümüzle gördüklerimizden daha fazla.

Nasıl oluyor bu?

Göz bunları görmüyor ama saniyenin 3 bin de biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, insanların bir ürüne yönelimleri temin ediliyor. Mesela bir içki reklamında gözle göremediğimiz you buy (satın al) konutu yer alıyor.

İnsanlar okuyamadıkları bir ‘satın al’ mesajıyla o ürünü satın almaya yönlendiriliyor öyle mi?

Evet. İnanamıyor gibi tepki veriyorsunuz ama bunlar kanıtlanmış şeyler.

Nedir bunun kanıtı?

Gizli mesajlı reklamların etkisiyle ilgili olarak yapılmış deneyler var. Aynı ürünün gizli mesaj içirenini gören deneklerin beyin dalgalarıyla gizli mesaj içermeyenini gören deneklerin beyin dalgaları karşılaştırılıyor ve arada ciddi bir fark olduğu ortaya çıkıyor.

Bu deneyin yapıldığı bir reklam ürünü var mı?

Mesela 5 Temmuz 1971 tarihli Time’ın arka kapağında çıkmış Gilbey’s London Dry Gin reklamı. Reklamda bardaktaki buzlar üzerinde ‘sex’ yazıyor. Bu reklam sayesinde Gilbey’s’in 1.5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Bunun üzerine reklamla ilgili bir araştırma yapılmış. Bu reklam deneklere gösterildiğinde yüzde 60’ı reklamın kendilerinde uyandırdığı etkiyi ‘doyuma ulaşma’, ‘sex düşkünlüğü’, ‘heyecanlanma’, ‘romantizm’, ‘duyguları okşayıcı’ gibi ifadelerle tanımlamış. Reklamın gizli mesaj içermeyen versiyonu ise denekler tarafından bu şekilde tanımlanmamıştır. Bir de az önce sözünü ettiğin beyin dalgalarını ölçen yöntem var. Gizli mesaj içeren reklama beyin daha farkı ve fazla tepki veriyor.

Bu tür reklamlar çok yaygın mı?

Yaygın. Özellikle de Amerika’da. Aynı zamanda yasak. Tespit edildiğinde hemen yasaklanıyor.

Türkiye’de pek çok Amerikan ürününün reklamı gösteriliyor. Aynı gizli mesajlara biz de maruz kalıyor muyuz.

Elbette kalıyoruz. Artık ürünler gibi reklamlar da ulus aşırı dolaşıyor.

Sizin Türkiye’de gösterilen reklamlara ilişkin böyle bir araştırmanız var mı?

Var. Yalnızca reklamlara ilişkin değil filmlerde de bu tür gizli mesajlar kullanılıyor. Benim bu yönde de bir takım araştırmalarım var

Tespit ettiğiniz reklam yada film oldu mu?

Oldu. Bununla ilgili uyarı girişimlerim de oldu fakat maalesef sonuç alamadım çünkü bizde bilinçaltı reklamlarına ilişkin ne tam anlamıyla sınırlandırıcı bir kanun düzenlemesi var ne de kamuoyu bu hususta aydınlatılmış.

AKP Adana Milletvekili Atilla Başoğlu bunu Meclis’te gündeme getirdi. Sizin buna bir katkınız oldu mu?

Ben bununla ilgili seminerler de veriyorum fakat Atilla Bey’le bir temasım olmadı. Kendisi bu konuyu araştırırken benden haberdar olmuş olabilir.

Atilla Başoğlu’nun yasa teklifinde bilinçaltı reklamlarıyla ilgili çok ağır cezalar öngörülüyor. Bu kadar etkili bir reklam mı yani bilinçaltı reklamları?

Evet çok etkili reklamlar. Bu kesin. Mesela bir örnek vereyim. Camel’in tek hörgüçlü devesinin ön bacağında dik duran bir erkek figürü var. Dikkatli bakıldığında bu erkek figürünün çıplak olduğu görülecektir.

Peki neden yasaklanmamış?

Camel bunu 1913 yılında yapmış. Bu ilmin 90 yıl önce Amerika’da çıkmış olduğunu gösteriyor. Bunu, muhtemelen, artık logomuz diyerek kabul ettirmiş olabilirler. Camel’ın yasaklanmış reklamı Camel satışlarını yüzde 5’ten yüzde 32’ye çıkarmıştı. Smooth character adındaki reklam kampanyasıyla Camel 1990’da sigara içmeye başlayan gençler arasında tercih edilme oranını 1.5 yıl içinde yüzde 32’ye çıkardı. Camel bilinçaltı reklamını çok iyi kullanmış bir marka. Deve figürünü artık nerede görürsek görelim beyin bunu Camel’le ilişkilendiriyor.

Gizli mesaj içeren bir reklam mıydı?

Evet. Smooth character kampanyasında Camel’ın devesi her biri cinsellik çağrışımı olan pek çok kılığa sokulmuştu.

Gizli mesajları çıplak gözle okumamız imkansız mı?

Bazen olabilir. Bu yapılış tekniğine göre değişebiliyor. Bunlar üç boyutlu resim gibidir. Pek çok resmin içinde ‘kill’ ya da ‘sex’ yazar. Bazen dikkatli gözler bunu fark edebilirler. Mesela Time’in Kaddafi’yi kapak yaptığı sayısında gözün fovea hareketlerinin görebileceği şekilde kill (öldür) yazıyordu. Bu çıplak gözle görülemeyecek bir mesajdı.

Bu ortaya çıktı mı yani?

Evet çıktı ve bildiğim kadarıyla Time, sadece mahcup oldu! Başka bir örnek daha vereyim. Bunlar reklam değil ama gizli mesaj içeren örnekler. New York Times’ta yayınlanmış savaş helikopterlerinden askerlerin atladığı bir fotoğrafta muhtelif yerlere yerleştirilmiş ‘sex’ yazısı yerleştirilmiş. Resme gömülmüş şekilde bu yazılar.

Peki savaş helikopterinden atlayan asker görüntülerinde ‘sex’ yazmasının manası nedir? Neden ‘sex’ ya da ‘kill’ yazıyor bu gizli mesajlarda?

Şöyle. İnsan beyninde bilinçaltının tepki verdiği iki önemli olay var: Doğum ve ölüm. Bunlara arketip deniyor. Beyin, bu iki olaya daha fazla tepki veriyor. Bu iki arketipe giren mesajlara daha duyarlı. Sex mesajı doğum arketipinde, kill mesajı da ölüm arketipinde karşılanıyor. Kuzuların Sessizliği filminin afişinde de aynı şeyi görebiliyoruz. Oradaki kelebek figürünün üzerinde bir kuru kafa vardır. Bu fark ediliyor. Biraz daha dikkatli bakınca o kuru kafanın nü şeklinde resmedilmiş 3 kadından oluştuğunu görürsünüz. Bu afişte ölüm ve doğum arketipleri birlikte kullanılmıştır. Beyin bunu gördüğü anda bu başka herhangi bir filmin afişinden öncelikli olarak yer ediyor.

Bunlar Amerika’da yasaklanıyor dediniz. Ama sözünü ettiğiniz ürünler Amerikan yapımı.

Evet. Yasaklanıyor ama orada da fark edilince yasaklanıyor. Her reklam böyle bir filtreden geçmiyor.

Siz televizyon reklamları izliyor musunuz?

İzliyorum ama şu anda şu reklamda şu var şu reklamda şu var diyemem. Çünkü bazı ürünlerle ilgili araştırmalarım var bunun bilimsel olarak ispatına ulaştık mı zaten suç duyurusunda bulunacağız. Daha geçenlerde RTÜK’e televizyonda yayınlanacak bir filmde gizli mesaj olduğuna dair bilgi verdim ama RTÜK hiç umursamadı.

Mesela reklamlarda pornografi kesin olarak yasak deniyor. Bu ilgili yasayla sabit. Sizce izlediğimiz reklamların tamamı bu kurala uygun mu?

Değil. Kesinlikle değil. Ben şunu kesin olarak söyleyebilirim. Türkiye’de yayınlanan reklamlar Amerika da bile yayınlanmaz. Pornografi yasak ama sözümona. Pornografi nedir tanımlanmış değil. Tamamen çıplak kadın ve erkek figürleri kullanılıyor. Ha keza Pepsi Twist reklamı. Aynı şekilde Fiat’ın reklamı. Üstelik reklam filminde çocuk da kullanmış Fiat.

Peki ne yapalım. Reklam özdenetim kuruluna yahut tüketici derneklerine şikayet etmek yeterli midir?

Reklam Özdenetim Kurulu, reklamcılardan oluşan bir kurul. Sonuç alabilir misiniz bilemiyorum. Ama gene de rahatsız edici olduğunu düşündüğümüz reklam ve yayınları şikayet etmeliyiz.

RTÜK’ün reklamlarla ilgili bir duyarlığı yok galiba.

Olmaz tabii. Sonuçta reklamlardan pay alıyor. Ve haliyle ses çıkarmıyor. Bununla ilgili mutlaka bir tedbir alınmalıdır ama alınacağını hiç sanmıyorum çünkü ortada dönem rakamlar baş döndürücü.

Siz de bir reklamcısınız. Reklamlara ilişkin bu kadar titiz bir bakışınız var. Nasıl oluyor?

Reklamla ilgili bilimsel olarak kanıtlanmış bazı gerçekler var. Bunu biz de ciddiye alıyoruz. Mesela kadınlara yönelik reklamda oval ve elips çizgiler kullanmak, keskin çizgiler kullanmamak. Ya da renkler. Kırmızı renk kadınlar üzerinde daha fazla etki uyandıran bir renktir. Mesela aynı deterjan sarı, mavi ve sarı mavi karışımı 3 ayrı kutuya konuyor. Sarı kutudan yıkayanlar güzel yıkıyor, mavi kutudan yıkayanlar güzel yıkamıyor diyor. Sarı mavi karışımı kutudan yıkayanlar ise mükemmel yıkıyor diyorlar. Yani renkler karar verme mekanizmalarında bu kadar etkili. Mac Donalds’ın sarı kırmızı renkleri bilinç altında en çok yer eden renklerdir. 1980 Moskova olimpiyatlarında, Ruslar kendi oyuncularının odalarını kırmızı, rakip takımın oyuncularının odalarını ise mavi renkle ışıklandırdılar.

Neden?

Çünkü mavi, rehavete sevkeder, kırmızı ise canlandırır harekete sevkeder. Aynı şekilde İngiltere milli takımı, 2 yıl önceydi sanırım, Türkiye’ye geldiğinde biz beyaz forma giyeceğiz siz de kırmızı forma giyin dediler. Bu o zaman da söz konusu edildi. Amaç şu: Beyaz saflığı temizliği temsil eder, kırmızı ise ateşleyici, harekete geçirici bir renktir. Onlar kırmızı formalı Türk takımı karşısında performanslarını artırdılar. Bunlar insan doğasıyla ilgili veriler.

Peki reklamlar söz konusu olduğunda bu tür bilgileri kullanmanın ölçüsü nedir?

Ahlaki ölçü insanı sömürmemektir. Mesela portakal pek çok kültürde kadını temsil eder. Portakalın soyulması da kadının soyunmasını temsil eder. Pepsi Twist’in reklamında da soyulan bir limon soyunan bir kadın birlikte kullanılmıştır.

Bilinçaltı reklamları hangi ülkelerde yasak?

Rusya’da bu tür reklamlar çok yaygın fakat bununla mücadele eden 25. Kare diye bir oluşum var. Bunlar bilinçaltı reklamlarını tespit ediyor ve yasaklanması için mücadele ediyorlar. Amerika’da kesin olarak yasak. Bildiğim kadarıyla İngiltere’de de yasak. Bilinçaltı reklamları insanları bir nevi hipnoz ediyor. Türkiye’de bugüne kadar tartışılmıyordu bile. Meclis’te de gündeme geldiğine göre belki bundan sonra en azından tartışmaya başlarız.

Siz bu çalışmanızı bu yönde değerlendirmediniz mi?

Ben bu konuda seminerler veriyorum. Bir dergi benim tezimle ilgilendi, hatta kapak yaptı ama tam tersi bir yargıya varmak için kullandı ve bilinçaltı reklamlarının satın alma davranışında bir etkisi olmadığını, etkili bir reklam olmadığını söyledi.

Bilinçaltı reklamı yasaklanmalı ama bir reklam insan psikolojisini hesaba katarak hazırlanmalı diyorsunuz

Evet. Aksi taktirde, ne kadar konuşulursa konuşulsun başarısız bir reklam yapmış olursunuz. Hatırlarsanız ‘aganigi’li fındık reklamları vardı bir ara. Herkes de bu reklamı konuşmuştu. Ama fındık satışları artmamış bilakis azalmıştı.

Neden peki?

Çünkü bu reklamda sex iması kullanıldı. Fındığı kim alır eve? Hanımlar alır. Kim satar? Erkekler satar. Hanımlar fındık almaktan utanır oldular. Bu yüzden de fındık satışlarında azalma görüldü. 1975 yılında Mallbora’nın satışları düşünce yeni bir reklam kampanyası tasarlandı ve sigara içicilerinin kolay kolay içtiği sigarayı değiştirmeyeceği düşünülerek yeni sigara içicilerine ulaşmayı hedef alan bir reklam tasarladılar. 12-13-14 yaşındaki gençler üzerine bir araştırma yapıyorlar. Bu çocuklar,o yaşlarda, kimseye minnet duymama, evden uzaklaşma, hesap vermeme gibi bir psikoloji içinde oluyorlar. Bunları en iyi ifade eden ikonu bulmalıyız diyorlar ve bunun en iyi ifade den ikonun güneşin batımına doğru giden bir kovboy olduğunu tespit ediyorlar. Bu sizde neyi çağrıştırdı?

Red Kit’in son sahnesini.

Evet. Tam da bu işte. Red Kit, tam teşekkür alacağı sırada ortadan kaybolur. Bir de bakarsınız ki güneşin batışına doğru gitmektedir. Kimseye minneti yoktur yani. Bu reklam Mallboro’nın satışlarını ciddi oranda artırdı. Daha sonra sigara karşıtları Red Kit’in ağzındaki sigarayı kaldırttılar.

Experience

MEZAR ODASININ SIRRI
O muzenin kapisindan iceri girerken, karsima
‘Da Vinci sifresi’ gibi esrarengiz bir hikayenin
cikacagini bilmiyordum.

Bu, bir sanduka ve onun altindaki mezarin hikayesi.

Ama oyle basit bir hikaye degil.

Hikaye 13’uncu yuzyilda basliyor ve
1930’da esrarengiz bir aile trajedisine
kadar uzaniyor.

Hikaye beni cok etkiledi.

Sizi de etkileyecegini tahmin ediyorum.

SAF TUTMUS SANDUKALAR ARASiNDA

Hayatimda ilk defa Konya’ya gitmistim.

Konya’da Mevlana Muzesi’nin kapisindan
ilk adimimi attigimda, belki de sadece benim
hissettigim mistik bir ruzgar esti ve beni icine
alip goturdu.

Hayatimda hicbir mekan daha ilk anda beni bu
kadar etkilememisti.

icerden cok hafif bir ney muzigi geliyordu.

Sag tarafta, sanki saf tutmus sandukalari
goruyordum.

Yanimda Mevlana Muzesi Mudur Yardimcisi
Dr. Naci Bakirci vardi.

Mevlana’nin sandukasinin onune gelinceye kadar,
mistik bir turistten farkli degildim.

Ancak o sandukanin onunde Dr. Bakirci’nin anlattigi
o muthis hikaye basladi.

Daha dogrusu, o sandukanin altindaki
‘mezar odasinin sirri’...

500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE

Nefesimi kestim ve onu dinledim.

iste ondan dinlediklerim.

Anlatildigina gore her sey 1273’te Konya’da
kaldirilan bir cenazeden sonra basladi.

Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralik 1273
gunu vefat ediyor.

Cenazesine yuzbinlerce insan katilmis.
Naasi, iplikci Camii’nden, 500 metre ilerdeki
bu turbeye 8 saatte getirilebilmis.

Muslumanlar Mevlana’nin naasini defnedebilmek
icin gayrimuslimlerin cenaze cemaatinden cikmasini
istemisler. Ancak onlar, ‘Bize İsa’yi da Musa’yi da
Mevlana ogretti’ diyerek bunu reddetmisler.

Mevlana’nin kabrinin altina bir ‘mezar odasi’
bulunuyor.

MEZAR ODASİNA 700 YİLDA 1 KİSİ İNDİ

Eski Turklerde mezarlarin altina Farsca ‘zir-i zemin’
yani ‘zeminin alti’ denilen bir mezar odasi yapilirmis.

Mevlana’nin naasi da boyle 4 metrelik bir mezar
odasina konmus.

Ancak o tarihten bu yana mezar odasina kimse
inmemis.

Sadece bir kisi haric.

Rivayete gore Sultan Dorduncu Murad,
Mevlana’nin turbesini ziyarete geldiginde,
mezar odasinin icinde ne oldugunu cok merak etmis
ve bu odaya girmek istemis.

Ancak donemin Mevlevi buyukleri, buna kesinlikle
karsi cikmis ve girmesini engellemisler.

Bunun uzerine Sultan, elindeki tespihi, agzi acik
odanin icine atmis.

Veya dusurmus.

Bu tespihi almak uzere 7 yasinda bir kiz cocugu
mezar odasina indirilmis.

Bilinen tek sey, odanin iki tarafindan asagi dogru
merdivenlerin indigiymis.

Kiz cocugu mezara inip ciktiktan sonra dili tutulmus.

Dr. Naci Bakirci, ‘Cocugun dilinin neden tutuldugu
hala bilinmiyor’ diyor.

KUCUK KİZ MEZAR ODASİNDA NE GORMUSTU

İste bu olaydan sonra ‘mezar odasinin sirri’ iyice
merak edilmeye baslanmis.

Acaba kiz cocugu orada ne gormustu de dili
tutulmustu?

Bir iddiaya gore, oda cok karanlik oldugu icin cocuk
cok korkmus ve gecirdigi travmadan dolayi dili tutulmustu.

Ancak bir baska iddia daha var ki, o ‘mezar odasinin
sirrini’ daha da koyulastiriyordu.

Selcuklu Turkleri o tarihte mumyalama teknigini
biliyorlarmis. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padisahin
naasi mumyalanmis.

Mevlana’nin naasi da mumyalandigi icin muhtemelen
oyle duruyordu.

Kiz cocugu orada yatan Mevlana’yi gorunce bu hale
gelmis olabilirdi.

Bu olay donemin onde gelen Mevlevilerini harekete
geciriyor ve 1640 yilinda mezar odasinin agzi
tuglayla orulup uzeri kursunla kaplaniyor.

O tarihten sonra mezar odasinin agzindaki kursun
hicbir zaman kaldirilmadi.

Mezar odasi, sirlariyla birlikte belki de ebediyete
kadar sessizlige gomuldu.

1930’LU YİLLARDA MUZE MUDURUNUN ODASİNDA

Ancak odanin hikayesi burada bitmiyor.

Aradan 300 yil gectikten sonra, Misir’daki piramit
sirlarina benzeyen bir dizi olay daha yasanacakti.

Bu olayin iki tanigi vardi.

Biri olayi yasayan Yusuf Akyurt isimli biri.

Oteki de onun yasadigini Murat Bardakci’ya anlatan
Abdulbaki Golpinarli Hoca.

1930’lu yillarin guzel bir gununde, Mevlana Muzesi’nin
Muduru Yusuf Akyurt odasinda tek basina otururken,
aklina sandukanin altindaki mezar odasi gelir.

İcinden ‘Acaba su odaya bir girsem de icinde ne
oldugunu gorsem’ diye gecirir.

Ancak tepki cekecegini dusundugu icin kararsizdir.

O AN KAPİ CALİNDİ YASLİ ADAM GİRDİ

Tam o esnada kapi calinir ve iceri, muzenin yasli
odacisi girer.

Bu yasli adam aslinda, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin
ilanindan sonra tekke ve zaviyeler kapandigi icin muzeye
cevrilen turbede odaci olarak calismayi kabul etmistir.

Yasli Mevlevi dedesi saygili bir sekilde iceri girer ve
Yusuf Akyurt’un tuylerini diken diken eden su cumleyi soyler:

‘Sakin oraya inmeyi dusunmeyin...’

Ancak bu saskinlik, muduru kararindan vazgecirmez.
Mezara inmek uzere kursunla kapli kapagin onune gelir.

Haliyi kaldirir. Tam kapagi acmak uzereyken, bir adam
haykirarak iceri girer:

‘Mudur bey, yetis evin yaniyor...’

Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kul olmustur.

İste tam o sirada eline bir telgraf tutusturulur.

Muze muduru baska bir yere tayin edilmistir.

KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA

Konya-Ankara yolu o gun cok issizdi.

Gun batmis, alacakaranlik etrafa hakim olmaya
baslamisti.

Uzaktan gelen kamyonun farlari, henuz tam karanlik
hale gelmemis ufukta ciliz iki nokta gibi duruyordu.

Soforun yaninda kapiya dayanmis sekilde oturan cocuk
kimbilir hangi hayallere dalmisti.

Kamyon bir kavise girdigi sirada kapi aniden acilir ve
cocuk alacakaranligin icinde kaybolur.

Kamyon durup, icindeki iki adam kapidan ucan
cocuga ulastiklarinda is isten gecmistir.

Cocuk oteki dunyaya gocmustur.

Cocugun basinda duran ikinci adam, basi ellerinin
arasinda hungur hungur aglamaktadir.

O adam, Konya’dan tayini cikan Muze Muduru
Yusuf Akyurt’tur.

Kimine gore, mezar odasinin sirri, onu hala
takip etmektedir.

MEZARİN BASİNDA SOYLENEN SON SOZLER

Yusuf Akyurt oglunun cenazesini alip Konya’ya doner.
Cenaze toreninden sonra dogruca Mevlana Muzesi’ne
gider ve sandukanin basinda ellerini acip haykirmaya baslar:

‘Yetmedi mi? Affet artik...’

Butun bunlar neydi? Efsane mi? Gercek mi?

Kucuk kizin dili niye tutulmustu? Yasli odaci,
mudurun kafasindan gecen dusunceyi nasil anlamisti?

Bunlarin cevabi yok.

Ben bunlari anlatan insanlardan dinledim.

Bildigimiz tek sey var. Mezar odasi 731 yildan
bu yana sirrini muhafaza ediyor.

Umarim bundan sonra da muhafaza etmeye
devam eder.

Cunku bilinmezligin yarattigi bazi mistik duygulara
ebediyen ihtiyacimiz olacak.

Cunku hepimizin icinde, sadece kendimize ait sirlarin
saklandigi kucucuk odalar var.

Uzerleri kursunla kapli kucucuk odalar...
alıntıdır

 

GARiP iSTATiSTiKLER Abraham Lincoln & John F. Kennedy


- Abraham Lincoln 1846 yılında kongreye seçildi.

- John F. Kennedy ise 1946 yılında kongre üyesi oldu.

- Abraham Lincoln 1860 yılında ABD Başkanı oldu.

- John F. Kennedy 1960 yılında ABD Başkanı seçildi.

- Lincoln ve Kennedy isimlerinin ikisi de 7 harften oluşuyor.

- İkisi de Beyaz Saray'da yasarken birer evlatlarını kaybettiler.

- İki başkan da bir cuma günü suikasta kurban gitti.

- İki başkan da kafasından vurularak oldu.

- Lincoln'un sekreterinin adi Kennedy'ydi.

- Kennedy'nin sekreterinin adi ise Lincoln'du.

- İkisi de birer güneyli tarafından vuruldular.

- İkisinin ölümünden sonra da yerlerine bir güneyli başkan atandı.

- Her ikisinden sonra başkan atanan kişinin adi Johnson'du.

- Lincoln’dan sonra başkan olan Andrew Johnson 1808 doğumluydu.

- Kennedy'den sonra başkan olan Landon Johnsun 1908 tarihinde doğmuştu.

- Lincoln'u vuran John Wilkes Booth 1839 yılında doğmuştu.

- Kennedy'yi vuran Lee Harvey Oswald ise 1939 yılında dünyaya gelmişti.

- Her iki katilin de üç isimden oluşan adı vardı.

- Her ikisinin isminde de toplam 15 harf var.

- Suikasttan sonra Booth, tiyatro salonundan kaçmış ve bir depoda yakalanmıştı.

- Oswald ise depodan kaçmış ve bir sinema salonunda yakalanmıştı.

- Hem Booth hem de Oswald mahkemelerinden önce vuruldular.

 

Tarih: 27 Aralık 2005 Salı

 

Sevgili dostlar, insanlar genel olarak kendilerine “sıra dışı” şeyler söylendiğinde huzurları bozulduğu için bunları “komplo teorisi” olarak isimlendirerek kendilerini rahatsız eden bilgilerden zihinlerini kurtarmaya çalışırlar. Bundan bir sene önce dünyadaki tüm cep telefonları uydular tarafından takip ediliyor ve böylece onları taşıyan insanların her anı kayıt altına alınıyor dediğim zaman mail kutuma “siz delisiniz” veya “sizin gibi bir köşe yazarı daha ciddi olmalı” diye mesajlar yollayan alıklar herhalde geçenlerde Türkiye’deki tüm cep telefonlarına mesajlar gönderilerek hepsinin kayıt altına alınmasının da tesadüf olduğunu düşünüyorlardır. Ne yapalım kafasını kuma sokmak isteyenleri zorla uyandıracak halimiz yok. Madem öyle bu gibilerini biraz daha rahatsız edecek komplo teorilerini not düşeyimde gelecekte bunları okuyacak olan torunlarımız atalarımızın hepsi de alıkmış demesinler. Hadi biraz hayal kuralım mesela son yirmi yıldır üretilen ve her eve sokulan televizyonların sadece verici olarak değil birer alıcı olarak da dizayn edildiğini farzedelim ve içinde bulundukları mekanlardaki sesleri yeni modellerinde ise görüntüleri televizyon açık kaldığı müddetçe ve özel bir sinyalle aktif hale getirildiği zaman belli bir veritabanına gönderebildiğini düşünelim. Ne kadar ilginç bir dünyamız olurdu değil mi herhalde George Orwellin 1984 romanındaki Büyük Birader sistemine çok benzerdi dünyamız. Hayal kurmaya devam edelim, içine çip takılmış yeni model elektronik donanımlı tüm otomobillerin uydudan takip edilebildiğini hatta gönderilecek bir dalgayla o arabalarda umulmadık arızalar çıkarılabileceğini mesela üst düzey bir işadamı yüz elli kilometreyle otobanda giderken bir anda frenlerinin devre dışı kalabildiğini düşünelim. Ertesi günün manşetleri yazık oldu işadamına diyecektir ama o frenlerin bağlı olduğu elektronik aksamı kimse araştırmayacaktır. Dünyanın çevresinde dolaşan alçak irtifa uydularının artık bir tenis kortunun zeminindeki ufacık posta pulunun üzerindeki yazıları bile okuyabildiğini bir düşünün herhalde o zaman Bin Ladini yakalayamıyoruz diyenlerin ne kadar yalancı olduğu da ortaya çıkardı. Brüksel de bulunan dünyanın en gelişmiş süper bilgisayarının NATO genel merkezinde kimseden habersiz çalıştığını ve bu bilgisayarın dünyanın herhangi bir yerindeki ufacık banka havalesini veya ATM makinesinden çekilen bir miktarı 57 saniye içinde kayıt ederek fişlediğini farzetsek şu global dünyamızda her tür para hareketinin bilineceğini ve kayıt dışı ekonomiyi düşman ilan edenlerin esas düşmanlık sebeplerinin bilgisayar ortamına girmeyen paradan duydukları korku olduğunu söyleyebilirdik. Hayal dünyamıza veya komplo teorilerimize devam edelim isterseniz. Mesela 1992 senesinden sonra basılan tüm Amerikan dolarlarının üzerinde metal bir şerit olduğunu ve bu maddenin uydulardan özel tarayıcılar tarafından tespit edilebildiğini düşünün böylece evindeki kitabın arasında üç beş dolar saklayan bir lise öğrencisinin bile paralarını bu uydulardan kaçıramayacağı sonucuna varılabilirdi. Doların uluslar arası para birimi olarak kullanıldığını ve bilgisayar ortamına girmeyecek paraların bile bu şekilde takip edilebileceğini farzedersek dünyada kara para diye bir şeyin olmadığını sadece izin verilen suçlar olduğunu yorumlayabilirdik. Bundan on beş sene önce Brezilya Rio de Janerio kentinde bir konferans düzenlendiği ve dünya kaynaklarının giderek azalması konulu bu toplantının gizli oturumunda önde gelen dünya liderlerinin 2050’li senelere kadar dünya nüfusunun belli bir sayıya çekilmesi konusunda anlaştıklarını hayal etsek son yıllarda çıkan ve tarihte daha önce görülmeyen salgın hastalıkların (kuş gribi vs.) kimler tarafından dizayn edilip ortaya saçılan biyolojik silahlar olduğunu da tahmin edebilirdik. Son olarak 1950 senesinden bu tarafa global bir örgütün dünyanın pek çok yetimhanesinden çocukluklarında cinsel saldırılara maruz kalarak psikolojileri bozulmuş binlerce yetimi yardım adı altında toplayarak belli enstitülerde beyinlerini yıkadığını ve bunların çift kişilikli psikopat katillere dönüştürüldüğünü, hayatlarının büyük kısmını “normal kişilikleri” ile geçiren bu insanların istenildiği zaman canavar katillere dönüştürülebileceklerini söylesek bundan iyi film senaryosu olur derdiniz değil mi. Keşke sadece film olsaydı da bizlerde burada aşk ve çiçek yazıları yazıp “medyatik köşe yazarı” statüsüne çıkabilseydik. Şaka dostlarım şaka, bizi tanıyorsunuz öyle olacağıma pazarda biber satarım daha iyi.
Sevgilerimle
Serdar Kuru
   

 

  

Serdar KURU
skuru@vatansever.biz